Ankara izlenimleri
Yol boyunca Bolu'dan uzaklaşırken içim bir garipti aslında. İlk kez bulunduğum şehirden ayrılışım değildi ama nedense gariptim. Hüzün yoktu aksine bir neşe vardı. Yeni bir şehir görecek olmanın verdiği bir heyecan. Yol boyunca gördüğüm her yeri hafızama kazıdım resmen artık Ankara bana yabancı bir şehir değil, kısmende olsa bildiğim bir şehir haline geldi.
Aşti'ye indiğimde biraz tek başına beklemek zorunda kaldım. Orada bir yabancı olduğum o kadar belliydi ki. Beklememi söyledikleri yerde pek hareket etmeden bekliyordum. Şimdi düşünüyordum da aslında beklemek yerine kitap tezgahlarını gezebilirmişim. Bir daha ki sefere artık.
Ankara; soğuğu tam bir soğuk. Öyle Bolu gibi içine işlemiyor ya da İstanbul gibi soğuk sıcak arası değil. Öyle kuru bir soğuğu var her an kar yağabilir gibi. Ama yinede sevilecek güzel yanları var.
Bolu terminalinden Ankara yolunda başladı güzellikler. O dağların arasındaki gün batımı nasıl güzeldi. O anı fotoğraflayamamış olmama gerçekten üzülüyorum. İlk defa bindiğim bir otobüste bu kadar kibar ve nazik bir host'a rastladım. Aramızda sadece bir koltuk varken soru sormak isteyince diğerlerinin yaptığı gibi yerinden kalkmadan cevaplamak yerine yanıma gelip cevapladı. Bu başlangıç güzeldi. Yolun bir kısmında uyuya kalmışım uyandığımda o çok istediğim Hava Okul Komutanlığının önünden geçiyorduk. Keşke dedim Hava Harp Okulun'da okusaydım. Ama sonuçta Gıda Mühendisliği okuyorum. Neyse Aşti'ye geldi otobüs ve beni ablamlar aldılar.Yol boyunca bir türlü hatırlayamadığım yerlerin adlarını söyledi eniştem. Yorgunluktan unutmuşum.
Ertesi gün yani bugün küçük bir Ankara turu attık. Önce Çankaya Cumhurbaşkanlığı konutlarının olduğu kısımdan geçtik. O kadar büyük bir alana sahip koca bir site gibi. Ardından elçilik binalarını gördüm her biri kendi kültürlerine göre inşa edilmişti. Kocatepe, Atakule hepsinin yakınlarından geçip Nata vega isimli AVM'ye gittik orada akvaryuma ve yeğenin gitmeyi çok istediği adrenalin dünyasına girdik. Oradan ayrılıp Anıtkabire geçtik. Zaten en güzel yeri orasıydı ya. İlk defa bu kadar çok askeri bir arada gördüm. Askerlerin nöbet değişimine denk gelmiş olmamız beni ayrı bir sevindirdi. Hep sevmişimdir nöbet değişimlerini ilk Dolmabahçesarayı'nda gördüğümden beri. Yüksek sesle verilen emirler, o dik duruşları, her zaman senkronize ve kendinden emin atılan adımlar. içeriye girdiğimizde etrafta dolaşan tüm görevlilerde dikkat ettiğim ilk şey 3 numara saçlar, sinek kaydı traş, dik duruş, kibar tavırlar ve kendinden emin hareketlerdi. Belli ki hepsi askerdi, ancak bir askerde bu kadar nizami kıyafetler olurdu. Ve şunu anladım erkeklere disiplin, nazik tavırlar, 3 numara saç ve sinek kaydı traş çok yakışıyor. Anırkabir'de Ata'mızın ruhuna bir Fatiha okuyup oradan ayrıldık ve Ankamalle geçtik orada yemek yedik. Ardından Aşti'ye geçip biletimi aldım ve Bolu otobüsüne binip Bolu'ya geri döndüm. Ankara'dan Bolu'ya dönüş kötüydü. Ama İstanbul'a dönüş nasıldır bilemeyeceğim.
İstanbul ve Ankara... İki şehir bence hiç bir şekilde karşılaştırılıp ikisine de haksızlık yapılmamalı. İkisi de birbirlerinden o kadar farklı ki. Deseler bana şimdi bu kadar az bilgiyle Ankara mı İstanbul mu? ikisi de derim. Karşılaştırmaktan vazgeçin artık.
Aşti'ye indiğimde biraz tek başına beklemek zorunda kaldım. Orada bir yabancı olduğum o kadar belliydi ki. Beklememi söyledikleri yerde pek hareket etmeden bekliyordum. Şimdi düşünüyordum da aslında beklemek yerine kitap tezgahlarını gezebilirmişim. Bir daha ki sefere artık.
Ankara; soğuğu tam bir soğuk. Öyle Bolu gibi içine işlemiyor ya da İstanbul gibi soğuk sıcak arası değil. Öyle kuru bir soğuğu var her an kar yağabilir gibi. Ama yinede sevilecek güzel yanları var.
Bolu terminalinden Ankara yolunda başladı güzellikler. O dağların arasındaki gün batımı nasıl güzeldi. O anı fotoğraflayamamış olmama gerçekten üzülüyorum. İlk defa bindiğim bir otobüste bu kadar kibar ve nazik bir host'a rastladım. Aramızda sadece bir koltuk varken soru sormak isteyince diğerlerinin yaptığı gibi yerinden kalkmadan cevaplamak yerine yanıma gelip cevapladı. Bu başlangıç güzeldi. Yolun bir kısmında uyuya kalmışım uyandığımda o çok istediğim Hava Okul Komutanlığının önünden geçiyorduk. Keşke dedim Hava Harp Okulun'da okusaydım. Ama sonuçta Gıda Mühendisliği okuyorum. Neyse Aşti'ye geldi otobüs ve beni ablamlar aldılar.Yol boyunca bir türlü hatırlayamadığım yerlerin adlarını söyledi eniştem. Yorgunluktan unutmuşum.
Ertesi gün yani bugün küçük bir Ankara turu attık. Önce Çankaya Cumhurbaşkanlığı konutlarının olduğu kısımdan geçtik. O kadar büyük bir alana sahip koca bir site gibi. Ardından elçilik binalarını gördüm her biri kendi kültürlerine göre inşa edilmişti. Kocatepe, Atakule hepsinin yakınlarından geçip Nata vega isimli AVM'ye gittik orada akvaryuma ve yeğenin gitmeyi çok istediği adrenalin dünyasına girdik. Oradan ayrılıp Anıtkabire geçtik. Zaten en güzel yeri orasıydı ya. İlk defa bu kadar çok askeri bir arada gördüm. Askerlerin nöbet değişimine denk gelmiş olmamız beni ayrı bir sevindirdi. Hep sevmişimdir nöbet değişimlerini ilk Dolmabahçesarayı'nda gördüğümden beri. Yüksek sesle verilen emirler, o dik duruşları, her zaman senkronize ve kendinden emin atılan adımlar. içeriye girdiğimizde etrafta dolaşan tüm görevlilerde dikkat ettiğim ilk şey 3 numara saçlar, sinek kaydı traş, dik duruş, kibar tavırlar ve kendinden emin hareketlerdi. Belli ki hepsi askerdi, ancak bir askerde bu kadar nizami kıyafetler olurdu. Ve şunu anladım erkeklere disiplin, nazik tavırlar, 3 numara saç ve sinek kaydı traş çok yakışıyor. Anırkabir'de Ata'mızın ruhuna bir Fatiha okuyup oradan ayrıldık ve Ankamalle geçtik orada yemek yedik. Ardından Aşti'ye geçip biletimi aldım ve Bolu otobüsüne binip Bolu'ya geri döndüm. Ankara'dan Bolu'ya dönüş kötüydü. Ama İstanbul'a dönüş nasıldır bilemeyeceğim.
İstanbul ve Ankara... İki şehir bence hiç bir şekilde karşılaştırılıp ikisine de haksızlık yapılmamalı. İkisi de birbirlerinden o kadar farklı ki. Deseler bana şimdi bu kadar az bilgiyle Ankara mı İstanbul mu? ikisi de derim. Karşılaştırmaktan vazgeçin artık.




Yine bekleriz Nurcum, bi dahakine daha çok gezeriz, bu sefer zaman kısaydı :)
YanıtlaSil