Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Akış

Resim
  Hayatın akışına kendini bırakmak ve bırakmamak diye bir şey var. Ben o akışa kendini bırakamayan insanlardanım. Bırakamazsın o akışa kendini bir türlü. Sanki kapılıp gidecekmişsin gibi hissedersin. Oysa kendini bu akışa bırakanlar bu durumdan ne kadar memnun. Hep müdahale etmeye çalıştıkça hep yön vermek istedikçe çok yoruluyor ve kaçırıyor insan birçok şeyi. Arkana baktığında pişman olduğun bir şey olmuyor ama kaçırdığın fırsatlara üzülüyorsun. Sonra kendini kaçırdığın güzel günleri, mutluluk vaat eden aşkları düşünüp kalbini ne zaman kilitlediğini düşünüyorsun. Ne zaman açacak biri gelir diyorsun. Ama o gelince anlayacak mısın onuda bilmiyorsun.   Yıllar geçiyor ve düşünüyorsun ne için ben böyle yaptım ? Kariyer? Okul? Hayatımı kendi ellerime almak için yaptım diyorsun. Oysa aracı amaç olarak görmüş ve kendini dışlamışsın kendinden. Sonra fark ediyorsun neye yaradı? O soruyu sorduğunda anlıyorsun hatayı nerede yaptığını. Kendime izin vermemişim mutlu olmak, neşeli olmak v...

Gülümseyin..

Gülmek; çoğunlukla güzel bir maske. Ağlarken bile gülebilmek en büyük ustalık. İçinizde kopan fırtınaları hani kimse bilmez anlatamazsınız sadece gülümsersiniz. Oysa bir deprem vurmuş ve her şey yerle bir olmuştur. Sanki hiçbir şey olmamış gibi gülümsersiniz. Esprilere gülersiniz anlamasanız bile. Birileri sizi dinlesin istersiniz hiç soru sormadan anlamlar yüklemeye çalışmadan. Kalbinizi siz açmadan görsün istersiniz. Siz gülerken bile ağladığınızı anlasın istersiniz. Sadece susup sarılıp dinlesin istersiniz. Sadece ister durursunuz, istediğinizle kalırsınız. Ne dinleyen olur ne de anlayan. Ama siz ne yaparsınız onların anlattıklarını hep dinlersiniz. O sizi dinlemez... Canınız yanar gülersiniz. Sonra gelir biri sorar ne gülüyorsun. Ağlasam daha mı iyi ? Hoşuna mı gider? Saçma. ne olursa olsun doğru kişi sorana, anlayana kadar gülümseyin.

Çocukken...

   Çocukken hatırlıyorum da her şey daha bir kolaydı. İnsanlara güvenmek, onlara inanmak. İletişim kurmak, ne istiyorsak aklımıza ne geliyorsa söylemek. Arkadaşlarımızla küslüklerimiz bile en fazla 10 dakika olurdu 11. dakikada oyuna devam ederdik. Annelerimiz uyarıları olurdu hep " aman yabancılarla konuşma" ama biz ne yapardık yinede konuşurduk ne olacak ki derdik. Her şeyi biliyoruz ya. istediğimizi söylediğimizde de "ayıp öyle denir mi" diye uyarılırdık. Yaz günlerinde terlemek pek umurumuzda olmazdı oyuna devam ederdik. Soğuk kış günlerinde de soğuk pek işlemezdi parmaklarımız morarsa dahi dışarıda oynardık. Bizi yine uyarırlardı " hasta olacaksın" diye. Annelerimizin sözünü dinlerdik ama kendimizce kaçamaklar yaparak. Mesela soğuk bir günde dondurma yemek gibi :)     Büyüdük ne oldu? İnsanlara güvenemez olduk. İletişim kuramaz olduk. Kavgalarımız ve küslüklerimiz uzun zamanlara yayıldı. Aylara, yıllara hatta son nefesimize kadar küs kaldık. Anneleri...

Neden?

  Bu hafta hangi şarkıyı beğendiniz? Hangi insanın aslında sizin için daha değerli olduğunu düşündünüz? Ya da daha değersiz olduğunu? Kimin gülüşü sizi derinden etkileyip içinizi ısıttı? Kim için fedakarlık yaptınız? Çok karışık sorular değil aslında neredeyse hepsi tek kelimelik. Belki cümle kurarak cevaplamak daha güzel olur. Hepsine yönelik tek soru "Neden?"  Neden o şarkı? Neden değerli? Neden değersiz? Neden etkiledi? Neden Yaptın? Bu sorulara cevapları bulduğunda insan bir hayli rahatlıyor açıkçası.    Her insanın kafasını kurcalayan sorudur Neden? Cevabı bazen bulunur bazen bulunmadan sessizce hiçleşir. Hadi bir düşünün bu hafta olanlar neden oldu? Yapılanlar neden yapıldı? Kendinizi kandırmaya çalışmadan kaçamak olmayan cevaplar verin. Bakın o zaman her şey ne kadar kolay olacak. En azından yük hafifliyor.   Ya da boş verin be her şeyi. Hayat böyle şeyleri kafaya takmak için çok kısa. Sorulara cevapları bulmaya uğraşırken hayatın akışı kaçıp gidi...

Değer, Değmez..

    Bazı insanlara gerekenden daha fazla değer vermen gerekir, bazılarına ise hiç vermemen gerekir. O kişileri çok iyi ayırt etmek gerekir. Galiba ben bu aralar onları ayırt edemiyorum. Kimilerine hak ettiklerinden fazla değer vermişim, önemsemişim. Kimilerine ise hak ettiğini vermişim ya da vermemişim.      Durum böyle olduğunda üzülüyor insan. Gereğinden fazlasını düşünmüşüm diyorsun kendine kızıyorsun. Hiç diyemiyorsun bu onların suçu diye. Çünkü biliyorsun buna neden olan birazda sensin. Ardından insanları daha az önemsemen gerektiğine karar veriyorsun. Hatta bazılarını hiç önemsememen gerektiğini anlıyorsun.     Kim ki o sen onu gözünde büyütüp, önemseyip o şekilde görüyorsun, kim? Hiçbir şey herhangi bir insan bir önemi yok aslında sen onun için iyi düşünmediğin sürece. Düşünmeyi bırakınca fark ediyorsun aslında hiç düşündüğün gibi olmadığını. Hak ettiklerinin senin düşündüklerinden iyi olmadığını anlıyorsun. Ardından bir boş ver diyorsun kendi...

Zaman makinesi şarkılar

 İnsanlar bazen eskilere gitmek ister. Bazende geleceğe gitmek ister. Bunlar için bir zaman makinesine ihtiyaçlarının olduğunu düşünürler. Ama küçük bir ayrıntı gözden kaçar; şarkılar. Şarkıların ta kendisi zaman makinesi. Oturup dinle bakalım 3-4 sene önceki bir şarkıyı bak o zaman ne oluyor. Nasıl bir anda kendini geçmişte buluyorsun. Hele birde anısı olan bir şarkı ise al sana işte zamanda yolculuk. Bu zaman makineleri geleceğe de götürür seni. Yeni çıkan bir şarkıyı dinlerken kendini bir anda geleceği düşlerken bulursun. Ama tek eksiği yaşanıp yaşanamayacağını bilemezsin o geleceğin. Hayaldir neticede.  Kimi şarkılar vardır kabuk bağlamış yaralarını yolar kanatır. Kimileri de yüzünde kocaman bir gülümse oluşturur.  Bazı şarkılarsa zaman makinesinden ziyade egonu şişirme aracı. Her şarkının özelliği farklı. Birde bu özellikler kişiden kişiye değişiyor. Her insanda bıraktığı duygu farklı. aynı şarkıda birisi hüzünlenip gözleri dolarken, diğeri mutlu olup gülümseyebili...

Aşk..

   Aşk hakkında herkes her yerde konuşuyor. Ben ona aşığım diyor. Peki neden ayrılıyorsunuz o zaman? Hadi ayrıldınız niye unutamıyorsunuz? Bunların hepsinin bir nedeni olmalı. Hem her yerde anlatılabilecek bir şey mi aşk.     Aşk sevdiğin insanın uzaktan sadece bir bakışını bile görüp mutlu olmak. Aşk onun bir gülüşüyle her şeyi unutup heyecanlanıp umutla dolmak. Aşk onun yanında olmasını istemek. Her an onu görmek istemek. Yazdığı her şeyde söylediği her sözde biraz kendini aramak. Bir başkasını değil sadece onu istemek aşk. Elini tutup yürümek istemek, bazı şeyleri sadece onunla yapmak istemek aşk. Yolda uzaktan görünce yürüyüşünden, sırtından hatta saç şeklinden tanımak aşk. Kokusunun markasını soramamak ama onun kokusunu bilmek aşk. Aşk aşk işte sadece tamamen onunla ilgilendirdiğin her şey aşk.    Aşkların da çeşitleri var mesela en kötüsü platonik olan. Ne söyleyebilirsin ne o anlar ne de belli edebilirsin. Öyle kötü platonik aş ama bir o kadar...

Yeni yıl

   Dün akşam yani 31.12.2012 akşamı ilk başlarda çok güzeldi.Arkadaşlarımı seviyorum.Hepsi can onların.    İlk defa bir yıl sonunda gelecek yıl için kararlar almadım.Bu kez bodoslama daldım yeni yıla.Bakalım bu yıl nasıl olacak.Sabit olan planlar zaten vardı hala var.Ama onların haricinde hiç ek bir şey düşünmedim.Artık bu akşam bir şeyler düşünürüm.Doğamda var çünkü planlarım olmadan yaşamıyorum ben.Resmen onlar benim oksijen ve gıda kaynağım gibi.Bu kez ne kararlar alacağım bakalım.    Geçen seneye şöyle bir bakıyorum ve gerçekten güzel bir yıl olmuş.İstediğim bir çok şey olmuş.Her aldığım karara az çok uymuşum, kendime bir çok yeni uğraş edinmişim, okuduğum kitap sayısı artmış,hayatımda tanıdığım insan sayısı artmış ve en güzeli kendimi en net şekilde fark etmişim.Ben benim hiç değişmeyen bir ben hep aynı çocuk ruhlu hafif haylaz biraz bilmiş azıcıkta kendini beğenmiş.Tamam kabul birazda egom var ama oda her insanda olduğu kadar.    Kariyer ...