Kayıtlar

Aralık, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Geçip giden bir yıl daha

    Koskoca bir yılı daha geride bırakıyoruz.Acı tatlı bir sürü şey yaşandı.İnsanlara asla küfür etmeyen ben bir insan yüzünden ilk kez küfür ettim. Sağ olsun artık sayesinde bazı şeyleri duyunca garipsemiyorum! Her neyse o da değişik biriydi tanıdık bitti gitti. Asıl önemli olan ilerisi. Ha ondan sonra anladım ki insanlara çok fazla samimi davranabiliyorum. Ben aman kırmadan halledeyim dedikçe insanlar beni kırıp döküyor. Artık kırılmaktansa kırma taraftarı biri oldum. Ben üzüleceğime o üzülsün diyorum ama sadece bana bir kez bile kötülüğü olan insan için geçerli bu.     Bir de tanıdığım bazı insanlar var ki al sev besle bak büyüt hep yanında tut.    Bu sene benim için değişim yılıydı resmen.Yeni yeni şeyler denedim.Hani hep derler ya ufak değişimler insanı mutlu eder diye. Mesela saçıma perma yaptırdım,gözlüklerimi değiştirdim.Biraz farklı gelmişti en başta herkese ama zamanla alıştılar.Tiyatro topluluğuna katıldım sonra baktım çok yorucu...

Ankara izlenimleri

Resim
   Yol boyunca Bolu'dan uzaklaşırken içim bir garipti aslında. İlk kez bulunduğum şehirden ayrılışım değildi ama nedense gariptim. Hüzün yoktu aksine bir neşe vardı. Yeni bir şehir görecek olmanın verdiği bir heyecan. Yol boyunca gördüğüm her yeri hafızama kazıdım resmen artık Ankara bana yabancı bir şehir değil, kısmende olsa bildiğim bir şehir haline geldi.      Aşti'ye indiğimde biraz tek başına beklemek zorunda kaldım. Orada bir yabancı olduğum o kadar belliydi ki. Beklememi söyledikleri yerde pek hareket etmeden bekliyordum. Şimdi düşünüyordum da aslında beklemek yerine kitap tezgahlarını gezebilirmişim. Bir daha ki sefere artık.     Ankara; soğuğu tam bir soğuk. Öyle Bolu gibi içine işlemiyor ya da İstanbul gibi soğuk sıcak arası değil. Öyle kuru bir soğuğu var her an kar yağabilir gibi. Ama yinede sevilecek güzel yanları var.     Bolu terminalinden Ankara yolunda başladı güzellikler. O dağların arasındaki gün batımı nasıl güzel...

Yanlış anlamalar

    Bazen insanları yanlış mı anlıyorum diye düşünüp duruyorum. Sanırım işlerin çok derinini düşündükçe iyice dibe doğru batıyorum. Ardından daha çok düşünüyorum ve daha çok karanlığa gömülüp gidiyorum. Yok buna bir çare bulunmalı.      Bazı olayları çok fazla irdelememeyi öğrenmeliyim. Hayatı biraz akışına bırakmayı, olayları arada bir kontrolümden çıkarmayı öğrenmeliyim. Mesela insanları kontrol edemem bunu biliyorum, ama yönlendirebilirim bunu da biliyorum. Ben biraz sanırım kontrol manyağı bir insanım. Yok o kadar değil sadece kontrolüm altında gelişen olayları seviyorum. Hem de çok seviyorum. Ama işte bu bazen kontrol dışı olayları yanlış anlamama neden oluyor bu durumu sevmiyorum.      Ama yine de ben benim işte yapacak bir şey yok. Seviyorum bu kontrol manyağı tavırlarımı. Beni daha huzurlu hissettiriyor. Yanlış anlaşılma konusuna gelince aslında tam doğru noktayı anlıyorum ama insanlar kıvırınca şüpheleniyorum. 

Kurallar

Resim
  İnsanların kendilerini korumak adına koyduğu kurallar oluyor. Bende kendime kurallar koyan birisiyim. Ama bir başkası kural koymaya başladığında deliye dönüyorum.      Neden bir başka bireye kural koyarsın ki? Sosyal kurallardan bahsetmiyorum. O kurallara tüm bireyler uymalı. Mesela "sen bunu böyle yapmayacaksın" demek ne kadar doğru. Kendi doğrunu o kişiye dayatmak. Yapmayın bunları bir başkasına kurallar koymayın. Seviyorum dediğiniz adama/kıza bunu yapmayacaksın demek çok doğru değil. Sen gelmeden önce o nasıl davranması gerektiğini bilmeyen birisi miydi? Hayır. O zaman neden şimdi ona yanlış kararların yanlış hareketlerin insanıymış gibi davranıyorsun. "O arkadaşınla görüşme ben sevmiyorum" "kızlarla/erkeklerle konuşmanı istemiyorum" neden? Sen niye o zaman ona koyduğun kurallara uymasını bekleyip kendin ona dediklerini yapmıyorsun? Sebep ne? Bir sebep yok dimi. Hemen buna da kılıf bulunmuş. Denmiş ki 'seven insan kıskanır' kıskançlık bu değ...

Naftalin kokulu

    Naftalin kokulu bir aşk yaşamak istiyorum. Şöyle seksenlerden, yetmişlerden kalma. Gözlerin birbirine saniyelik deyişinde bile ürken bir aşık isterim. Şimdikilerin elleri, tenleri birbirine değmesine rağmen aşkları geçici, zevkleri geçici. Yaşadıkları aşktan ziyade ego tatmin etmek.     Eskiler aşk konusunda çok şanslıymış. İmreniyorum onlara sevdaları varmış, aşkları kalıcıymış. Seni seven insan bakışında bile bir mutluluk bulabiliyormuş. Elini tutsan bile artık mutlu olamıyorlar. İnsanoğlu doyumsuz oldu çıktı her konuda olduğu gibi aşk konusunda da. Artık bir bakış, bir gülüş yetmiyor. Hep daha fazlasını istiyor. Hep daha fazlası... Bir bakış, bakışın ardından el tutuş, onun arkasından bir öpücük ve daha ilerisi. İki aşık her şeyi daha çok erkenden tüketebiliyorlar. Yavaşça yaşanması gereken her şeyi hızlıca tüketip bitiriyorlar. Yeni aşklar pek istenecek kıvamda değil. Bana naftalin kokulu bir aşk gerekli.

Limansız

Resim
Denize paralel kıyılarım, hırçın dalgalı bir denizim var benim. O güzel kıyılarımın hiç limanları yok. Aksine bana gelen gemilerin en sağlamının bile çarpıp dağıldığı sarp kayalıklarım var. Hiç liman yapamıyorum o güzel denizimin güzel kıyılarına, hiç gelip konaklayamıyor o dağılan gemilerin heybetli kaptanları.  Dalgalarımda yok olup gidiyor o sağlam gemileri...Parçaları denizime karışıyor...Onlara bir türlü sahip çıkamıyorum...Hırpalayıp bırakıyorum...Çok uzaklara sürüklüyorum. Ancak hepside çarptığında o sarp kayalıklara kendilerinden bir şeyler bırakıyorlar...Bir şekilde onlardan bir parça, bir sızı kalıyor.

Yeni maceralar

Evet bir blog macerasına başlıyorum... O severek yazdığım yazılarım artık sadece kağıtlarda kalmayacak. Bir çok şeyden sıkılmışken aklıma bir blog açmak geldi umarım sıkılmam..