Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Güçlü Kadın

 "" Elinden her iş gelir, çantasını kendi taşır, faturasını kendi öder, bozulan musluğu değiştirir, sıkıntısını kendi çözer, çalışır, kazanır ama bir gün aşık olur. Bir omuz buldu sanar, dinlenmek ister. Başını koyar ve sonra bir bakar ki adam değilmiş gelen, dekormuş. Çünkü erkek, güçsüz kadın arıyormuş, hükmetmek için. Onunla adam olmayı öğrenmiş gitmiş daha zayıf bir kadınla evlenmiş. Bazı erkekler güçlü kadınlarla flört edip daha zayıf olan bir kadınla evlenir. Sen ne bakıyorsun kadının gücüne? O, mücadeleyi tek başına vermeye mecbur kalmış. Seninle daha da güçlenmez ki sadece dinlenir. Sensizken de zayıflamaz yoluna devam eder."" *Aşkım KAPIŞMAK Biraz ağır yazmış ama çoğu haklı. Tamam ben feminizm taraftarı değilim. Ama şimdi düşünüyorum da güçlü kadın nedir? Yani tam olarak nasıl bir tanımlamadır. Kendi hayatını kendisi idame ettirebiliyor diye güçlü mü oluyor kadın? gerçekten anlamadığım o güçlü kadın tanımı nedir? Ben hiç güçsüz kadın görmedim açıkçası. ...

İYİYİM

Nasılsın? İyiyim :)   Herkesin diline dolanmış bir kelime. Aslında içi boş, yavan bir kelime. Neden mi? Çünkü iyiyim diyen herkes iyi değil aslında. İyi olduğumuz zamanlarda daha farklı kelimeler kullanıyoruz. Mesela bomba gibiyim, süperim, mükemmel hissediyorum, iyiyim tabi baksana hava çok güzel gibi şeyler . İyiyim derken aslında bir maske takıyoruz hafif gülümseyen. Adeta kendimizi kandırmaya çalışarak. Giyinip kuşanıyoruz o kelimeyi, ‘moralim berbat ama sana açıklamaya kalkarsam daha kötü olacağım dikkatim dağılsın’ demenin masum hali. Tanımlamaya çalıştığında bulunduğun ruh halini tanımlayamayıp söylediğin bir kelime. Yüzündeki o aptal gülümseme ise evden çıkarken taktığın bir maske.   İyiyim ben gerçekten iyiyim. Yalan, değilim. İyi olsam neden evde oturup sadece müzik dinleyip uyumak isterim ki. İyiyim (değilim) bu yüzden geceleri ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Ama gündüzleri ayrı işkence bir nevi. Bunalım takılmak istemiyorsun çünkü bu senin hayatla bağı...

Suya Düşen Hayaller

  Çocukken kurulan hiçbir hayalin tam anlamıyla mantığı yokmuş. Büyüdükçe kurulan hayallerinde bir mantığı yok. Sen hayal kurdukça hayat sana diyor ki “al sana hayal” sonra geçiyor karşına kıs kıs gülüyor.   Hangimiz neler düşlemedik ki. Büyüyünce şunları yapıcam demedik ki.   Şimdi düşünüyorum neler gerçekleşti hayallerimden. Sanırım çoğu ama şuan hala daha gerçekleşmemiş bir sürü hayalim var ve her sene bir yıl daha yaşlanıyorum. Gerçekleştiremediğim bir sürü hayalim kalacak ardımda.   Hepimizin ardında bırakacağı bir sürü gerçekleşmemiş, gerçekleşememiş hayalleri kalacak.   Neler neler yapacaktım ben diye düşünüyorum. Okul bitince birkaç yıl para biriktirecek en azından kısa bir Avrupa turu yapacaktım. Peki şimdi ne yapıyorum; evde oturuyorum, toz alıyorum, yemek yapıyorum… İş bulana kadar para kazanana kadar böyle gidecek galiba. Böyle gitsin istemiyorum ve hala hayaller kuruyorum. Geleceğe dair… Umut insanı yaşatır derler bende buna sığınıyoru...

Buralar Eskiden Hep Dutluktu

  "Ah ah siz bilmezsiniz eskiden ne güzeldi buralar" diye başlar yaşlı teyze ruhum. İçimdeki küçük çocuk merakla dinler onu.   Eskiden boş araziymiş şimdilerde yaşadığım apartman dolu sokak. Çocukluğumda ise en yüksek bina bizim apartmandı. Şimdi ufacık kalıyor. Bahçelerimiz vardı komşular bir bize gelir bir biz onlara giderdik. Sanırım artık sokağımızda kimse kalmadı. Balkonlarında bile oturanlar yok.   Karşımıza bir apartman yapıldı sanırsın balkondan balkona geçeceğiz. O derece yakın. Mahremiyetimizi çaldılar resmen. Perde açsan her an balkona biri çıkabilir evin içini net görebilir. Açmasan güneş girmeyen eve doktor girer. İlk zamanlar gündüzleri salonda olmazdık, artık pek umurumuzda değil açıkçası. Aman be dedik bıraktık gitti.   En çok hayalini kurduğum ev tarzı: bahçesi olan kocaman bir müstakil ev. Bahçesinde güller, sümbüller olan. Ufak bir süs havuzu belki. Sabahları minik serçeler gelirler su içerler, yıkanırlar, ötüşürler. Bir çam ağacı tüm heybetiyle...

İlham perisi kayboldu

  Aklına estikçe ortadan kaybolan bir ilham perim var. Bu aralar nerelerde çok merak ediyorum. Döndüğünde yine uykusuz gecelerimiz olacak belli :) Yazmak isteğim zamanlarda ortalarda yok. Hadi ama tatlım şimdi gelmelisin ve yeni yazılar, şiirler yazmalıyız. Kokulu mektuplarımız olmalı.  Bir aşk filmi izlemeliyim sanırım. Belkide aşk şarkıları dinlemeliyim. Ucunu bucağını bir türlü birleştiremeyeceğim hayaller kurmalıyım peş peşe. Ama ben hayal kurdukça içimde hapsettikçe o hayaller çürüyor yavaş yavaş. Hadi ama ilham perim uzatma artık bu ayrılığı gel. Gel ve nice şiirler nice yazılar yazalım.   Yeni yerler görmeliyim. Bir tatile çıkmalıyım. Yeni kitaplar okumalıyım. Sanırım mesnevi'ye başlamalıyım. Yeni kitaplar almalıyım ve biraz olsun ruhumu doyurmalıyım. Yeni müzikler dinlemeliyim, yeni sanatçılar. Yeni bir tarz belki. Biraz alış veriş yapmalıyım. Sanırım o zaman geri gelir ilham perim. Kendimi yenilemeliyim. Saçımı kestirmeliyim mesela. Biraz kat attırmak fen...
Resim
Gözlerim pencerede kaldı. Öyle bakıyorum. Bekliyorum. Bugün biraz buruk içim. Kırık biraz kalbim. Kendi seçimlerim ama bunlar neticede. Sabır... Bir noktada tükeniyor. Bugün mesela daha fazla özledim. Yanımda olsun istedim. Bana sarılıp geçecek desin istedim. Her şey geçecek. Geçmeli. Sen yaparsın desin inansın. Neyse geçecek bu günler. Bitecek hepsi.  Bugünü atlatırsam eğer kesin her şeyin üstesinden gelirim. İnanıyorum yani. Düzeleceğim. Bunu da atlatırım. Tercihlerimin hep arkasında durdum. Şimdide dururum. Seviyorum. Gözlerim şiş biraz. Sabaha bir şeyleri kalmaz. Geçer. Elbet bugün gibi geçer. Şarkılara sarılırım bende. Kendi dünyama sarılırım. Hayal kurarım belki, biraz senli biraz benli. Sesini duyunca düzelir miyim bilmiyorum. İçimde bişiler kırıldı bugün. Öyle kıskandım insanları. Baktım uzaklara yine, daldım, gittim yanına. Elimi tutsan geçer belki. Ama şimdi sadece sesini duysam da olur. Çok yorgunum ben bugün. Bir kaç yıl daha eklendi sanki ömrüme.

Bir başlığı yok bu yazının anlattım öyle gelişi güzel

Resim
   Yoluma devam etmeye söz verdim kendime. İleriye hep en ileriye... Uzanabildiğim en uzak noktaya gitmeye karar verdim mesela. Yeni bir sürü karar aldım ben yine. Peki nasıl olacak? Nasıl uygulanacak bu kararlar onu düşünüp duruyorum. Nasıl anlatıcam insanlara derdimi? Hadi anlattım anlarlar mı acaba? Sanmıyorum. Ne zaman anladılar ki şimdi anlasınlar. Sakin bir insan nasıl olsa bu kız, kalp kırmayayım diye sustuğu çok oluyor. İçine atıyor mesela çoğunlukla. Kendi dünyasının en kuytu köşesine yığıyor tüm anlatamadıklarını. Çoğu zaman bir düğüm oluyor boğazında ama hep gülüyor. Çünkü inanıyor ki gülerse her şey düzelecek. Son bulmayan bir hissizlik hali yayılıyor tüm ruhuma. Yavaştan karartıyor içimi, ben inatla yeni renklere boyamaya çalışıyorum. İnat ettikçe yoruluyorum. İçimde kopan o fırtınalar hiç dinmiyor hep bir gök gürültüsü hep bir şimşekler, yıldırımlar. Yıkıyor yakıyor tüm var olanları. Ben yeniden en baştan kuruyorum her şeyi fırtınanın ardından.    ...

Özlemek

  Öyle bir duygu ki özlemek. İçinizde en derin yerde bir anda peyda oluyor. Kapılıp gidiyorsunuz o duygunun girdabına. Anlamıyorsunuz nasıl olduğunu. Bir bakmışsınız özlüyorsunuz. Herkes bilsin istiyorsunuz. Ama bilmesin istiyorsunuz. Sesini duymadığınız, duyamadığınız zaman daha beter oluyor. Beklerken özlüyorsunuz. Özlerken bekliyorsunuz. Sadece bekliyorsunuz..Başka bir şey gelmiyor elinizden. Günler, saatler, dakikalar geçmek bilmiyor. Öylece zamanın akmasını bekliyorsunuz. Kendinize hep diyorsunuz ki az kaldı. Az kaldı...   Öyle ki özlemek güzel bir duygu. En azından onun gerçekten var olduğunu biliyorsunuz. Gerçek olduğunu hissediyorsunuz. Özlüyorsunuz sadece özlüyorsunuz... Hemde nedenini bilmeden. Ya da ben nedenini bilmiyorum.

Yeniden dondum (donus konum ergenlik)

Uzun bir aradan sonra geri dondum. Tabletten ilk yazi denemesi "i"lere aldiris etmeyin :) ya da noktasiz sesli harflere :* Yeni bir konu hakkinda degil bahsedeceklerim. Ergenlik, kimlik arasiyi denen ya da artik ne deniyorsa bilindik bir konudan bahsedeyim dedim. Belki ergenlik demek istemeyeniniz coktur. Hepimizin basindan gecti peki hangimiz hatirliyoruz o donemi. Tabi ki hepimiz hatirliyoruz dimi simdiki nesil cok fena (!) Artik belli bir donemden sonra dogmus olan cocuklara cok fena dememek lazim. Hepsi teknolojinin icine doguyor. Akilli telefonu, iphone'u olmayan genc yok. Genc dedigime bakmayin yasli degilim biliyorum ama yine de bana gore gencler iste :) bizim zamanimizla onlarin zamani tam olarak ayni degildi. Ilerleyen tarihle, gelisen teknolojiyle asla ayni olmayacak yani. Hepimiz o donemler ben kendi annem babam gibi olmayacagim demisizdir. Ama kesinlikle onlar gibi olacagiz. Cocuklarimizda bizim onlari anlamadigimizi dusunecek. Biz sabirli davranacagiz tipki ...

Hafızada kişi kayıpları

 Bazı anılar vardır sadece olayları hatırladığın, şarkıları hatırladığın kişiyi bir türlü hatırlayamadığın.   Biri bir şey anlatır ama anlatanı hatırlamazsın.  Biri bir kitap tavsiye eder kitabı hatırlarsın, kitap hakkında ki yorumunu da hatırlarsın. Ama kişiyi hatırlamazsın.  Öyle bir şey işte hafızada kişi kayıpları.

Kimle gidilir?

"Venedik'e gitmek istiyorum " diyorum "Tam aşk şehri sevgilinle gitmelik ya da eşinle" diyorlar. Şuraya, buraya gitmek istiyorum diyorum hep sevgiliyle eşle gidilmelik yer oluyor. Anlamıyorum yalnızken gezilmiyor mu? Ya da arkadaşınla gidemiyor musun o yerlere? Anlamıyorum ben bu insanları. Tek başına çıkıp bir gün İstanbul'u gezmek istiyorum. Mesela bir arkadaşımla Roma'ya gitmek isterim. Yolculukta dedikodu yapmak ay pardon sohbet etmek. Kıyafetleri eleştirmek. Mağaza vitrinlerine bakmak isterim. Ne bileyim yakışıklı bir erkek görünce sevgiline ya da eşine "ay hayatım şuna bak ne hoş" diyemezsin. Saçma sapan fotoğraflar çekilmek isterim mesela. Tamam bunu sevgilinle ya da eşinle de yaparsın ama arkadaşın yerini tutmaz. Biz yalnızlar içinde Gezilecek yerler listesi yapında oralara gidelim bari. Nedir şu şuraya buraya tek başına gitsen olmaz mevzusu. Ben tek gezmek istiyorum belki. Eşim yanımda olursa böyle ıkına sıkıla vitrinlere bakmak i...